2 Ağustos 2010 Pazartesi

bilinmeyenler

Yakışıklı erkekler güzel kadınlar cemaati
Bilim Araştırma Vakfı (BAV) adı altında tarikat hayatı yaşayan zengin ailelerin çocukları, 1980'li yılların ortalarında boy göstermeye başladı.

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde okuyan bir genç olarak 1985 yılında basın tarafından keşfedilen Adnan Oktar, kısa sürede "Adnan Hoca" adını alarak etrafında genç ve güzel insanları topladı.

Müritlerini yalnızca zengin aile çocuklarından seçen Oktar, onların "gayri İslami" bulduğu isimlerini Abdullah, Zeynep, Talip, Emine diye değiştirdi. Bazı velilerin şikayetiyle tutuklanan Oktar, "akıl hastası, kokainman, Atatürk düşmanı, şeriatçı" olmakla suçlandı. 


(
Oktar, paranoid şizofreni hastası olduğuna dair 7 farklı hastaneden rapor almıştır)
Cezaevinden çıkınca İslamcılarla bağını koparıp Atatürkçü olduğunu ilan etti. Müritlerine kurdurduğu Bilim Araştırma Vakfı, lüks otellerde Atatürkçülük üzerine konferanslar düzenleyip ünlü profesörleri, sanatçıları ve emekli subayları konuşturdu.

Şantaj mekanizması
Adnan Hoca 1990 başlarında ortalıktan kayboldu. Ancak grup üyeleri sık sık eğlence yerlerinde görülür oldu. Gruba katılmayı kabul etmeyen eğlence dünyasının bazı isimleriyle grup aleyhine konuşan, yazan birçok gazeteci hakkında şantaj faksları çekildi. 


(bir dini bütün şahsın gizli kameracılarla ne işi olur)

 
1992 yılında Adnan Hoca'nın müritlerinden olan Serhan Çevik, aynı yıl tarikattan ayrılıp "Kızıl İmam" adını aldı ve kendi grubunu kurdu. Çevik, cemaatten ayrıldıktan sonra Adnan Oktar ve müritleri hakkında yaptığı açıklamalarla gündeme geldi. 

(1990 yılında Adnan Oktar'ın grubundan ayrılan taraftarlarından bir kısmı "Kızıl İmamcılar" olarak tanınan topluluğu oluşturdular.[44] Topluluğun lideri "Kızıl İmam" lakabı ile bilinen Serhan Timuçin Çevik'tir. Adnan Oktar taraftarları, Kızıl İmamcılar'ın silah kaçakçılığı ve fuhuş yaptığını ileri sürdüler.[44] Adnan Oktar taraftarlarından Serkan Ciminli iddialarla ilgili gizli kamera çekimlerini polise verdi.[45] Bunun üzerine olaya el koyan İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bu örgütün; devletin sosyal ve ekonomik, siyasî, hukukî temel düzenini, dini esas ve amaçlarına uydurmak amacıyla cemiyet teşkil, tanzim, sevk ve idare etmeyi amaçladığı öne sürdü)

Vakıf yöneticileri bu faksların kendileriyle ilgili olmadığını söylediler. Zamanla grup içinde ayrılıklar çıktı. Taraflar birbirlerini polise ihbar etti. Bu arada vakıf yöneticilerinden Serkan Ciminli öldürüldü.

Adnan Hoca bir ara parti kuracağını açıkladı. Ardından 1994 yerel seçimlerinde grup üyeleri Refah Partisi'ni ' Necmettin Erbakan' destekledi. Mankenliği bırakıp gruba giren Gülay Pınarbaşı törenle RP'ye katıldı. 


(Gülay pınarbaşı miss globe yarışmasında derece yapmış ve zamanda kimsenin cesaret edip giyemediği iç çamaşırları defilelerinde boy göstermiştir. He sonradan değiştiyse günahını almamak gerek burda denecek bişey yok)

(Refah'a destek
Recep Tayyip Erdoğan'ın seçildikten sonraki ilk basın toplantısında grup üyeleri hemen arkasında poz verdi. Yine grup 1995 Aralık seçimlerinde RP için çalıştı. Grup, 1999 yılı sonlarında ise DYP kongresi için Tansu Çiller'in yanında mücadeleye başladı. 

(Müritlerin yakın arkadaşı olan, Silivri'deki Pembe Köşk'te verilen davetlere sık sık katılan Mert Çillerde işin içinde) (mert çiller askerliğinivural bayazıtın yanında havuz başında bitrdiği biliniyor. ki bu komutan normalde iki sene olan deniz kuvvetleri komutanligi suresi, tansu ciller tarafindan siradi$i bir $ekilde bir sene uzatilmi$tir. ve bayazıt, 1880 yılından sonra aralıksız 19 yıl amirallik yapan tek subay. bunun dışında, ağabeyi orgeneral çetin doğan ile birlikte 1100 yılda bir gerçekleşebilecek bir tesadüf sonucu ‘or’ muvazzaf subay olarak görev yaptı.off offff daha neler neler)


Doktor Oktar Babuna için düzenlenen kampanyayı perde arkasından yürüttüğü iddia edilen grup asıl çalışma alanı olarak yayıncılığı seçti. Grup üyeleri evrim teorisi, Masonluk ve Yahudiliğe karşı bir dizi araştırma yürüttü ve bunlar "Harun Yahya" imzasıyla kitaplaştı. Bu yazılar sağ basın organlarında da yayımlandı. 


(harun yahya adındaki bilgi belge ve dökümanları birebir kendinin değilde bir ekip işi olduğunu biliniyor)

Otelde kavga
11 Eylül 1999'da DYP İstanbul Milletvekili Celal Adan ve adamlarıyla Adnan Hoca'nın müritleri arasında Ceylan Otel'de kavga çıktı. Karakolda biten olayda, BAV üyesi Bahadır Güven ile arkadaşları Fırat Devlioğlu, Erol Şimşem, Ersin Alacadağ ve Ersel Alacadağ otele giderek lobide Adan ve adamları olduğu öne sürülen 20 kişilik bir grupla kavga etmeye başladı.

Gözaltına alınan BAV üyelerinden Güven, "Adan, bir süre önce hakkında bir takım yerlere çekilen fakslarla ilgili bizi konuşmak için çağırdı. Otele gittik. Adan, silahını çekip üzerimize doğrulttu. Adamları da silah çekip saldırdı. Ruhsatlı tabancalarımızı, cep telefonlarımızı aldılar. Adan, otelden Mehmet Ağar'ın otomobiliyle ayrıldı" iddiasında bulundu.

Gece yarısı Adnan Hoca avı
12 Kasım 1999'da sabaha karşı Üsküdar Kuleli Askeri Lisesi arkasındaki evine baskın düzenlenen Oktar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğü tarafından gözaltına alındı.

Polis, aynı saatlerde, Etiler başta olmak üzere, değişik semtlerdeki vakıf üyelerinin evleriyle vakfın Fatih'teki merkezine de baskınlar düzenledi. Operasyonlarda aralarında kadınların da bulunduğu 70 kişi gözaltına alındı.

DYP kongresi öncesinde Tansu Çiller'in rakiplerine savaş açan Oktar'ın da gözaltına alındığı operasyonda ikisi ruhsatsız yedi tabanca, çok sayıda bilgisayar disketi, dosya ve kasete el konuldu.

İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in "çete" olarak adlandırdığı Bilim Araştırma Vakfı (BAV) fahri başkanı da olan Adnan Oktar ve vakıf üyelerine yönelik gerçekleştirilen ve yaklaşık 2 bin polisin katıldığı operasyonlarda Adnan Hoca'nın evlerinin ihtişamları dikkat çekti.

Tantan'ın açıklaması
Operasyonların gece yarısı aniden yapıldığı gerekçesiyle eleştirilen İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, "Adnan Hoca olayı Apo'nun yakalanması kadar ciddi bir olay. Siyasi boyutu var. Riskli bir durum vardı. Operasyon gerekliydi. Tehlike arz ediyordu" açıklamasını yaptı.

11 Ocak 2000'de Oktar ve beyin takımında bulunan 35 adamı hakkında, çıkar amaçlı örgüt kurmak, tehditle menfaat sağlamak, çıkar amaçlı örgüte yardım ve yataklık etmek suçlarından 16 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

İddianamede, Oktar'ın kayıt ve verilerinin incelendiği, bu nedenle malvarlığının mercek altına alındığı açıklanırken, mali finansörünün Fırat Devlioğlu olduğu ve en önemli adamları arasında yer aldığı belirtildi. Oktar'ın en güvenilir adamlarının Emre Nil, Mustafa Kemal Gül, Halil Hilmi Müftüoğlu, Hasan Basri Güner olduğu ve mali işlerini yürüttüğü iddia edildi.

Çarpık ilişkiler yumağı
Bu süreçten sonra Adnan Hoca'nın eski müritlerinin anlattıkları Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. Bazı müritleri, Adnan Hoca'nın, 3 yıl önce kendilerine bir fetva vererek normal seksi yasakladığını ve "Oral ve anal seks yapın" talimatı verdiğini, sapık ilişki sırasında, bir kişinin de gözcülük yaptığını ileri sürdü.

Cemaatinin çarpık ilişkilerini emniyette verdiği ifadeyle doğrulayan Oktar'ın anlatımına göre örgütlenme şemasında "baş imam" olarak kendisi yer alıyor. Oktar'ın imamları ise Bahadır Güven, Halil Hilmi Müftüoğlu ve Emre Nil.

Cemaatin halkla ilişkiler kolunu oluşturan erkek müritler ise kitapların basılması, şantaj kasetlerinin, karalama metinlerinin hazırlanması, dağıtılması, toplantıların düzenlenmesi göreviyle uğraşıyor.

Bacılar, cariyeler
Kadın müritlerden oluşan "bacılar" kolunda cemaat içinde kıdem alan, eğitimini tamamlayan, Adnan Hoca tarafından imana ulaştıkları kabul edilen kadınlar bulunuyor. Eski mankenlerden Gülay Pınarbaşı'nın da yer aldığı bu kolda Bacılar, partnerlerini seçme haklarına sahip oluyorlar.

Örgütlenmede yer alan "cariyeler" kolunda Adnan Hoca tarafından sınanıp, hiçbir zaman bacı olamayacaklarına karar verilen kadınlar yer alıyor. Cemaat içinde yatak odası partnerlerini seçme şansları bulunmayan cariyeler, kardeşlerin ve bacıların verdiği görevleri yerine getiriyor.

Cemaat içinde en alt kademede "motorlar" yer alıyor. Kıdemsiz kadınlardan oluşan bu kolda, imamlar ve kardeşler, istedikleri zaman onlarla ilişkiye girebiliyor. Motorların reddetme hakkı yok, cariyeliğe ya da bacılığa yükselebiliyorlar.

Oktar'dan itiraf
Oktar, birçok kişi hakkında şantaj kasetleri hazırladıklarını itiraf ettiği ifadesinde, 1997 yılında avukatlarının uyarısıyla bu işten vazgeçtiklerini söyledi. Oktar, "Avukatımız, bunun cezasının çok ağır olduğunu söyledi. Tüm eski kasetleri imha ettik. Porno kaset ve dergilerden aldığımız görüntüler üzerine, köşeye sıkıştırmak istediğimiz kişilerin yüzlerini monte ediyorduk. İşimiz bittikten sonra elimizdeki görüntüleri yok ediyorduk" dedi.

Adnan Hoca ve müritlerinin lösemili olduğu gerekçesiyle kendisine uygun ilik bulmak amacıyla kampanya başlatan Dr. Oktar Babuna'yı da destekle- dikleri ortaya çıktı. Adnan Oktar'a hayranlığını her fırsatta dile getiren ve iki kızkardeşi de hocanın müritleri arasında yer alan Babuna, cemaatle ilişkisini reddetti.

İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede de Oktar ve müritlerinin ağlarına düşürdükleri zengin gençlerin malvarlıklarının yanı sıra müritlerinin kurdukları şirketler üzerinden trilyonluk servet yaptıkları belirtildi.

İddianamede, yedi kardeş imama bağlı 200'e yakın erkek müritle üç bacı imama bağlı, 100'e yakın kadın müridin 40 ev ve villada ayrı ayrı oturdukları ve birbirleriyle görüşmedikleri belirtildi. Tüm yaşamlarının "Ecir Felsefesi" tarafından belirlendiğine işaret edilen iddianamede, bu felsefe "Dünyada kardeşine iyilik yaparsan, karşılığında iyilik bulursun" olarak tanımlandı.

"Ben Hoca değilim"
Oktar, 8 Nisan 2000'de İstanbul 1 No'lu DGM'de ilk kez hakim karşısına çıktı. Kimlik tespiti sırasında mesleğini "yazar" olarak belirten Oktar, kendi el yazısıyla yazdığı emniyet ifadelerini kabul etmedi.

Açıklamasında, "Ben hoca değilim, mürşit değilim. Dinine bağlı sade bir vatandaşım. Örgüt ve gizli çekim iddialarını kabul etmiyorum. Hiçbir şey için talimat vermedim ve hiç kimseyi tehdit etmedim" dedi.

Oktar, devlet için her türlü fedakarlığı yapacağını söyleyerek, "Dünyanın her tarafında benim gibi ilmi ve fikri mücadele veren herkese bu tür oyunlar yapılır. Şerefli Türk adliyesinin bunların oyununa gelmeyeceğine inanıyorum" dedi.

Mankenler kurtardı
Adnan Oktar ile elebaşısı olduğu öne sürülen grubun üyelerinden Fırat Develioğlu, 8.5 aydır tutuklu bulundukları "Tehditle menfaat sağlamak", "Çıkar amaçlı örgüt kurmak ve örgüte üye olmak" suçundan yargılandıkları davada 3 Ağustos 2000'de tahliye edildiler.

Duruşmada, hocanın müritleri arasında oldukları ileri sürülen manken Seçkin Piriler ve Tuğçe Doras, emniyette Oktar aleyhine verdikleri ifadeleri reddederek, "şikayetçi olmadıklarını" söylediler. İki manken, duruşmaya beyaz kıyafetler içinde elele gelerek gövde gösterisi yaptı.

1 yorum:

  1. çetin doğan da diğer sayfada her şey çorap söküğü gibi geliyor doğru yanlış bilmem ama ilginç veriler

    YanıtlaSil